30 Aralık 2017 Cumartesi

CAN



CAN



ben kedi olsam
hiç kimse beni
yavrularımın
insan yavrularından
daha değersiz olduğuna inandıramazdı.

ben köpek olsam, kuş olsam
ben böcek olsam, örümcek mesela
ben domuz olsam, yılan, kurt
 hiç kimse beni
yavrularımın
insan yavrularından
daha önemsiz olduğuna inandıramazdı.

ben ağaç olsam,
çam, zeytin, meşe
ya da dağ başında çalı olsam sadece
hiç kimse beni
filizlerimin
insan yavrularından 
daha değersiz olduğuna inandıramazdı


siz inanır mıydınız bilmem
zeynep inan(mazdı)




25 Aralık 2017 Pazartesi

Bursalı pıtırcıklar :)



O kadar güzel iki gün geçirdim ki, anlatmazsam olmaz.

Yayınevim Onto yayıncılık Bursa'da iki imza ve söyleşi, bir sohbet programı organize etmişti. Akış; Cuma sabahı 11:00 Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesi, 16:00 FKM Okulları, 17:30 BKM olarak belirlenmiş.

Güzellikler Perşembe akşamı Bursa terminalde başladı. Yayınevimizin ortaklarından Hamza Bey karşıladı beni. Önceden tanışmamıştık. Nasıl biri olduğunu merak etmedim desem yalan olur. Aaaa bi baktım tam benlik! Neşeli, konuşkan, samimi, ... Yayınevine yağcılık olsun diye yazmıyorum çok tatlı bir insanmış. 

Hamza bey Beni terminalden alıp kalacağım yere bırakacaktı fakat planı farklıymış. "Bizde yemek yiyeceğiz" dedi. Evlerine gittik. Kapıyı Sema Hanım açtı. İçeri girdikten sonra dilimin pek de alışkın olmadığı hanım'ı ikimiz karşılıklı bir kenara bıraktık. Öyle samimi adama böyle sıcak kadın yakışır. İki güzel hayat arkadaşı. 

Ben rahat bir insan olsam da bu rahatlığım kendi çevrem içindedir. Yeni ilişkilerde dikkatli olmaya çalışırım. Zira bendeki çam devirebilme potansiyeli pek kimsede yoktur. 

Bu arada sofradan hiç bahsetmesem sizin için daha iyi olur. Ih ıh ıh ıh... lezzetler... parmak yemeler... çeşitler... neler neler... çaylar... kahveler... sohbetler... Unutmadan, evde iki Pikachu bir abla vardı. Tatliş mi tatliş iki pikachunun biri 4 diğeri 7 yaşındaysa bu ne anlama gelir bilir misiniz? Zavallı anne demektir bu :)))))


Büyük Pikachu 😍


Çamlı, yıldızlı, dağlı, romantik manzaralı sıcak bir odada güzel bir Bursa uykusu çektim.

Sabah ikram edilen mükellef kahvaltının ardından güne başladık. Yayınevim sayesinde tanıştığım, bana Bursa'da eşlik edecek rehber arkadaşımla -ismi Ahmet- YBAL Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesine gittik. Ahmet Demirkol Hocam karşıladı bizi. Müdür Bey misafir etti. Hoş sohbetlerimiz oldu. Sonra çocukların hazır olduğu toplantı salonuna gittik. Bir salon dolusu güzellik bekliyordu bizi.






Sordular. Söyledim. Sordum. Söylediler. Anlattılar. Anlattım. Güldük. Kahkahalar attık. Oyunlar oynadık. İmzalar çaktık. Selfiler çektik. Beni; sarışın, kilolu, gözlüklü hayal etmişler. Demek kilolu, gözlüklü sarışınlar gibi yazıyorum. :)))  Kitabın kapağının daha canlı renklerde olmasını isterlermiş. Bazı bölümlerde yazmadığım sonuç kısımlarını çok merak etmişler. O çocuğa ne oldu? Kız geldi mi? Teyze şimdi nerede? Gibi sorular sordular. Toplantı salonunda programımız bitince, hocalarımızdan izin isteyip kantinde kaynatmaya indik. Okulda telefonları olmadığı için benim telefonumdan eklemeler, takipler falanlar filanlar becerdik. Mutlu ettiler beni. 

15:15'de rehber Ahmet bey gelip beni aldı. İstikamet FKM Okullarıydı. Fatoş öğretmen aradı o sırada. 

"Neredesiniz Zeynep hanım? 
"Şuradayız." 
"Aaaaa güzel çok yaklaşmışsınız" 
"Birazdan oradayız o zaman" 

Fatoş öğretmenle konuşmamız bittiği sırada Bursa'yı neredeyse bir baştan bir başa geçip ikinci etkinliğimizi yapacağımız okulumuza vardık. -zannettik- :))) Ahmet bey beni indirdikten sonra "program bitince ararsınız sizi alırım" dedi ve gitti. Şiddetli yağmurdan kaçmak için koşarak okul binasına girdim. Danışmadaki güler yüzlü görevliye Fatoş hanımın beni beklediğini söyledim.

"Fatoş hanım??"
"Fatoş öğretmen"
"Bizde iki tane Fatma Öğretmen var ama Fatoş?"
"O zaman ben arayayım kendisini, az evvel konuşmuştuk zaten"
"İyi olur"

Elimi çantamın içinde dolandırdım dolandırdım dolandırdım... Telefonum yoktu. Yalvarırcasına görevliye döndüm. 

"Telefonumu beni buraya bırakan arkadaşın arabasında unuttum sanırım. Arayabilir miyiz? Uzaklaşmadan alalım".
"Hemen"

Aradık. Ahmet bey iki dakika içinde telefonumu getirdi ve tekrar gitti. Hemen Fatoş hanımı aradım.

"Fatoş hanım geldim ben"
"Nasıl?"
"Geldim okuldayım"
"Nasıl olur, ben sizi okulun kapısında bekliyorum"

FKM Okulları diye Final Okullarına gittiğimiz ortaya çıktı. Kemal Sunal'dan rol çalmak bu muydu? Yağmur, yanlış okul, telefon kaybetmeler, ... 






FKM Okullarına yirmi dakika gecikmeyle varabildim. Bir salon dolusu güzellik de burada bekliyordu beni. Onlar da pırıl pırıldı. Bugün Yalan Söylemek Güzeldi ellerindeydi. Okumuşlar. Merak ettikleri yerleri sordular. Kızlar genellikle Ravouna'daki Eleni'nin sevgilisine kavuşup kavuşamadığını merak ediyorlardı. 17 yaşında bir kız olmak tam da bunu merak etmek değilse nedir? :) Öğrencilerin içinde yazanlar, yazmakla ilgili sorusu olanlar vardı. İstedikleri her konuda konuştuk. Gülüştük. İmzalar attık. Fotoğraflar çektik. İnstagram takipleri yaptık. Falanlar filanlar... Hep güzel, çok güzel bir etkinlik oldu.

Peki Kemal Sunal'lıklarım bitti mi? 
Hayır!

Rehber Ahmet beyi arayıp programın bittiğini, gelip beni alabileceğini söyledim. Zaten çok yakında olduğunu, iki dakika içinde okulun kapısına geleceğini söyledi.

2 dakika, 3 dakika, 4 dakika, ... 10 dakika

Rehber Ahmet bey beni yanlış okula bıraktığını bilmediği için almak üzere tekrar Final Okullarına gitmiş. Yağmur mu?  Of of of... Soğuk mu? Of of of... En iyisi konum atayım dedim. Attım. Attım ama Rehber Ahmet bey yerine Yıldırım Beyazıt Anadolu Lisesindeki Ahmet Hocaya :)))) 

Yirmi dakika sonra buluştuk. 17:30 BKM etkinliğimize 18:00'da varabildik. Biraz ıslak, biraz donmuş, biraz da gecikmeden dolayı utanmıştım. CHP kadın kollarından Gülnur ve Ferah hanımlarla buluştuk. Bursa'da yaşayan çok sevgili arkadaşlarım, dostlarım geldiler. Çaylar, kahveler, sohbetler. Bir kaç imza :) 




Onto Yayıncılığın yazarlarından Yusuf Kocamaz'la da tanıştım :)




Gecenin finalinde yirmi senedir görüşmediğimiz halde dün ayrılmışız hissinde olduğumuz fakülte arkadaşım Kenan'la yemek yedik. Çiçek Izgara. Çılgın bir salata vardı ki anlatamam. Hem yemek hem sohbet... Ekonomiden girdik, Asburgerden çıktık. Siyasetten başladık, öğrenci evinde bitirdik. Doyamadık sohbete. O da bitti. 

😊


Of yaaaa Bursa'da her şey çok güzeldi.









24 Aralık 2017 Pazar

sigaranın yararları (şaka diil yeminle)







Onu bunu bilmem, ben kendimi bildim bileli sigaranın yararını gördüm. Bir değil iki değil. Hangisini saysam? 

Aklıma geliş sırasına göre sigaranın bana sağladığı yararlar:

I     -Bazen bir şey satın almak isterim. Olmazsa olmaz değildir. Almasam da olacaktır ama onu istiyorumdur. Yapmak üzere olduğum savurganlığı içime sindirmenin çaresini ararım. Derim ki "günde bi paket sigara içiyor olsaydım daha fazlasını harcardım. Bu da benim sigara param olsun." Sigara sayesinde böyle hediyeler alırım kendime :))

II    -Bir yere gitmem gerekir. Ortamda sigara içileceğini biliyorumdur. "Boğaz ağrım", "soğuk algınlığım", "öksürüğüm", vs. vs. sayıp gitmeme şansı yaratırım kendime. Bazen sigara sayesinde zorunluluklardan yırtarım :))

III   -Benden çok daha bilgili, çok daha entellektüel insanlara, başka konularda yapamayacağım bilgiçliği yapmak, onlara akıl vermek fırsatını yine sigara sayesinde yakalarım. "İçme bunu, kendini öldürüyorsun, çok zararlı, deli misin, aklını kullan..." der, çok bilmişlik yaparım sigara sayesinde :))

IV   -Bizde unutulmuş sigara paketlerini çöpe atarım. Çok zevklidir. Keyfime göre bazen bunu seremoniye dönüştürürüm. Her birini parça pinçik etmek keyif verir. Sigara sayesinde deşarj olurum. Böyle neşeli oyunlar oynarım sigara sayesinde :))

V     -Saçımı boyadıktan sonra içenlerden topladığım külleri limonla ıslatıp alnımdaki boya lekelerini temizlerim. Sigara sayesinde.

VI     -Aslında evde bir paket sigara bulundurmalıyım. Bir yerim kesildiğinde, hemen sigarayı kırıp tütününü kesiğe basarım. Kanama durur. 

Say say bitmiyor işte... Sigara içmeyene epeyce faydalı :))))




KAMUSAL MİZAH 
😄

Aşağıdaki linki takip eden karlı çıkar.
Gülmek güzeldir 

https://www.youtube.com/channel/UCK6XWOay4sher8keh2x1jLA















12 Aralık 2017 Salı

Yediğim yemeğin fotoğrafını paylaştıysam vardır bir sebebi :)




Menemen  😋




Odamız dört kişilik. Biri gezenti; neredeyse bütün gün bahçede diyebilirim. Yüksel. Tatlı komik kadın... Biri yatağından hiç çıkamayan Nuran ablamız; dünya tatlısı, duygusal... Suna'cım var sonra; şeker kız Candy. Üç yaşında bir koca karı merhemi ile gözlerinden olmuş... Ve Nesrin; istediği zaman akülü arabası ile kurum içinde dolaşır. Onun elleri ve ayakları... Neyse işte... Kaç zamandır bana menemen ısmarlamak istiyorlardı. Aslında kebap ısmarlayacaklardı ama et yemediğimi bildiklerinden iş menemene döndü. 

Ve sonunda geçen çarşamba, bütün zamanların en leziz, en nefis, en enfes, en şifalı menemenini yedim. İki gün öncesinden arayıp çarşamba planını haber vermişlerdi. O gün öğleden evvel odalarına uğradığımda Perpa'daki lokantalardan birinden gelen menemenlerimizi soğumasın diye kaloriferin üzerine koydurmuşlardı. "Koydurmuşlardı" sözcüğü üzerinde düşünmenizi ve ücretsiz kullanmakta olduğumuz tüm uzuvlarımız için ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlamanızı öneriyorum. 


Neyse işte, canınızı çektirmek gibi olacak ama biz menemenlerimize yumulduk. Herkes kendi fiziksel imkanları, kendi yolu yordamı ile yemeğini yedi! Gerçi azıcık birbirimize yardım ediyoruz ama yine de yerken biraz döküp saçıyoruz. Amaaaan olsun, o da mı dert. "Bi sanaaa, bi banaaaa... Hadi kocaman aç bakiiiiim... Oh misss" falan fıstık durumlarımız oluyor. Gülüşüyoruz. Pamuğumuz var. Cik cik cik diyor biz yemek yerken, cici kuuuşşşş diyor. Konuşa konuşa yiyoruz. O gün de öyle yaptık. 


Tek kullanımlık alüminyum tabaklarımızın dibi görünüp, offf çok şiştim moduna geçtiğimizde birden aklıma bu fotoğrafı çekmek geldi. Yemeğimizi, sponsorlardan gelme havalı porselen takımlarımızda yemiyorduk. Soframız, antika ceviz masamızda kurulu değildi.  Fotoğrafın bir köşesinde kıvır kıvır kıvırtan şömine alevlerimiz olmayacaktı ama yine de şıktı be masamız. Fotoğrafını çekesim gelmişti işte. Çektim. Ne olur yani bi kere de ben paylaşayım yediğimi içtiğimi. Dünyanın sonu gelmez ya! 



🍵 


Ben bu kuruma uzun seneler içinde çok kereler gelmiş biriyim. Fakat düzenli gönüllüsü olduktan sonra gelişlerim belli bir disipline oturdu. Geçen sene haftada bir gündü. Burası o kadar bambaşka bir dünya ki... Nasıl anlatsam? Sanki siz onlara değil de onlar size iyi geliyor... O yüzden bu sene çarşamba-perşembe kurumdayım. Çok güzel bir duygu. İstanbul'da olanlara tavsiye ederim. Arada İstanbul'a gelenlere tavsiye ederim. Hiç İstanbul'a gelmeyenlere tavsiye ederim. -Kendi yakınlarında benzer kurumlar mutlaka vardır.- Derim ki, Darülacezenin kapısından içeri başınızı bir kere uzatın... Çünkü burada kalanların bazılarından şu cümleyi duydum. "Ben çocukken (veya gençken veya eskiden) buranın önünden çok geçerdik. Ne olduğunu bilmezdim. Şimdi öğrendim."

Hani yani Okmeydanı Perpa'nın yanındaki bu taş binaların önünden geçip, buranın ne olduğunu bilmeyenler varsa diye...

Sevgiyle