24 Temmuz 2018 Salı

Tasmasız Köpekler & Özgürlükler Cumhuriyeti




"Yaşasın Pislik" çiftliğin sloganıydı. Günde bir kaç operasyon yapan, her birine girerken hijyenin kitabını yazan operatör babamız bu sloganı seçtiyse vardı bir sebebi. :)

💜💛💚💙

Çiftlik yasakları:

*Kuyruk kesmek.
*Kulak kesmek.
*Tasma takmak.
*Ağaç kesmek.
*"Yapma" demek.
*Bunlar dışında yasak koymak.

İşe bak! Suzi ve Hera aynı zamanda doğum yapınca çiftlikte patili nüfus bir anda 36 oldu. Ne şamata ama :))) Kurtarılmış bölgeler... Sevilmekten yalama olmuş bebekler... Sağa sola telaşlı telaşlı sallanan sevimli minik kuyruklar. 












Aralarında husumet olan ağır abiler Arap & Haydut & Dino ve boş bulunursak kalkıştıkları cinayet teşebbüsleri.

Mama kabı festivali tadındaki yemek saatleri. Deniz, Dila, Hakan, ben, Nesli, İlkin abla ve artık daha kim varsa hepimizin teyakkuz anları. Hangi kap kimin, az yiyenler, birbirinin mamasına salça olanlar, başında beklemek gerekenler, elden yiyenler... Ne ararsan var.











Sonra mıcırlı yolda biriken kakaları toplama işi. :))) Kim çiftlikteyse ekipmanlar eline tutuşturulmuş.



Öğleden sonra uykularında titreyen kulaklar, seyiren patiler, horlayan boxerler :)))

Gün dönerken çiftliğin kapısında dedelerini karşılayan torunlar... Neşeli akşam yemekleri. Arap yasemini, hanımeli, çoban salatası ve rakı kokularının birbirinin içinden uyumla geçişleri. Hatıra kaydı yapan gözlerimizde mutlu ışıltılar. Akın Babamın "Hasta yatağı değiştirir gibi nazik" prensibiyle bize verdiği sofra toplama kursu. -Halen uygularım.- 

Hem her gece yanı başımıza kadar sokulan, hem de bir türlü evcilleşmeye yanaşmayan kafası karışık misafirlerimiz... Yusufçuklar, cırcır böcekleri. Hamak. Dalından kiraz yemek. Kuyuda kurbağalar. Yaz kokusu. Denizi özlemek. Ballıkayalar göletinde suya selam. 











Burada hiç bir canlı diğerinden üstün değil. Hiç bir canlı diğerinin sahibi değil. Sadece yaradılış özelliklerimize uygun yaşama haklarımızı kullanıyoruz. Bu kadar basit. Çünkü burası başkalarına hak ihlali yapmadan kendi haklarını sonuna kadar kullanabildiğin Özgürlükler Cumhuriyeti. Çocuklar hayatı deneyimleme şansına sahipler. Terliyor, düşüyor, soğuk su içiyorlar. Sonuçlara göre kendilerine ayar vermeleri gerekiyor. Akın Babamın felsefesi.  



 

Sadece veterinere giderken ve çiftlik dışı araziye çıkılacağında güvenlik adına köpeklerin boyunlarına tasma takılıyor. Köyde görev bilinci yüksek kangallar var. Bizde de. Bu sebeple karşılaşma anları adrenalin patlaması, kulak kuyruk ısırma, birbirlerini boğma girişimlerine sahne olabildiğinden hepsine özel tasmalar takılıyor. Bunun dışında uydurma gerekçelerle kulak kuyruk kesmek yok. Boxerlerin kepçe gibi kulakları, avcıların hortum kadar kuyrukları var.

Aramıza zaman zaman kuzular, tavuklar, ördekler katılıyor. Bazen de nasıl geldiğini anlamadığımız kedicikler oluyor. Biri dışında bizim çomarlar o konuda netler!!! Koruma kalkanı olmak düşüyor insan nüfusa. 


Gece duvara konan dev sivrisinek ona daha yakın olduğu için "Baba halletsene şunu" diyorum. Gülümsüyor. "Ben hayat kurtarmaya yemin ederken tür farkı gözetmedim." diyor. Sersemliyorum. Kahvelerimizi içerken bu konuda bir kaç iç ısıtan cümle kuruyor bana. Çok seviyorum onu. Hayati tehlike sınırını anlatıyor. Koca sivrisinek duvarda bizi dinlerken sağdan sola yaylanır gibi oluyor "naaabeeeeeer şiştin di mi" dercesine nanik yaparak uçup gidiyor.



"Haydi ben yatıyorum" diyor babam.

Dakika tutuyorum. Tahmin ettiğim gibi. On on beş dakika içinde geri geliyor. Genelde uykusu kaçar da... Mutfağa giriyor. Ardından İlkin Abla geliyor.

"Ne yapıyorsun Akın'cım?"

"Puf böreği."

Saat 00:50 Özgürlükler Cumhuriyeti


















16 Temmuz 2018 Pazartesi

İyi insanlarım var




İyi anne babadan dünyaya geldim.

İyi kardeşlerim oldu.

İyi yeğenlerim, iyi kuzenlerim...

İyi okul arkadaşlarım oldu.

İyi bir eşim, iyi çocuklarım,

İyi  komşularım ve

Dostlarım oldu. 

*

Bazı özel anlarda onları gözlemlemek çok zevkli oluyor... Örneğin şu an Sema'cım saatlerdir karşımda, bir türlü istediği gibi yapamadığı kanaviçe ile boğuşuyor. Oysa bu el işi kitini, yoğun iş hayatının kısa tatillerinden birinde kendisine terapi olsun diye almış. Sanırım kanaviçe sonrası psikolojik desteğe ihtiyacı olacak. :)) Rüzgar da kanaviçe ile iş birliği içinde. Sema'yı birlikte çıldırtacaklar anlaşılan. Saç baş karıştı bizde. 




Ne masum yaaa :)))


Aynı masada oturuyoruz. O beni "tell your tale" dosyasına yazıyorum zannediyor. Rüzgar niyeti bozdu... Canım benim. Beceriksiz sarışınım... Ayağa kalktı. Elbisesi uçuşuyor. Elinde renkli iplerin sarılı olduğu karton, gözünde gözlükleri, yüzünde 'imdat can kurtaran yok mu?' ifadesi...

"Zeynep burada kaç tane pembe var yaaa? Bi yardım etsen ölür müsün?"

Benim kanaviçemin şemasını almış, kendi iplerini onunla eşleştirmeye çalışıyor. Farkında değil. Haliyle şemadaki renklerle, elindeki ipler bir türlü örtüşmüyor. Sinirden çatladı çatlayacak. Bildiğim halde söylemememin sebebi yüz ifadesini doya doya seyretme isteğim.

İşte sabrı taştı. Elindekileri çarpmasa da hemen hemen aynı sertlikte bırakıp içeri girdi.

"Zeynep ben bayıldım ve acıktım."

"Geliyorum."

"Gerek yok, ben hazırlarım. Bu saatte ne yesek acaba?"

Yazdırmaz artık. Kalkıp birlikte buzdolabına dalalım bakalım neler var? Buzdolabım bile iyi. Otuz senelik. 

İyi günlerden biri. 💜😊 Şükür.