İstediğimi yaparım.
YAPAMAZSIN canım.
Elbette ruh durumuna göre herkes -istediğini yapabileceğini zanneden hadsizlere- başka başka cevaplar verebilir.
Ör. "Yap da görelim", "Bok yaparsın", "Sıkar" vs.
Hak ediyorlar.
💪
Elimi kolumu sallaya sallaya
sokaklarda dolaştığım günlerde bir film izlemiştim.
"Mr. Nobody"
Görmemiş olanlara ısrarla tavsiye
ediyorum.
Şimdi filmden çok önemsediğim kısacık
bir parçayı (ipucu verip tadını kaçırmadan) anlatacağım.
Mr. Nobody (Nemo) ............ sebeplerle bir türlü kavuşamadığı sevgilisiyle ......... sonra bir metro
istasyonunda karşılaşır. Ayaküstü yaptıkları olağan üstü dokunaklı konuşmanın
ardından Anna çantasından çıkarttığı bir kağıt parçasına alelacele kendi telefon
numarasını yazıp Nemo’ya uzatır. Kaybettikleri yılları telafi etmek istiyorlar haklı olarak….......
Sonra Anna koşarak kalabalığa karışır ve anında gözden kaybolur. Nemo yüzünde aptal
aşıklara mahsus yayvan bir gülümsemeyle elinde tuttuğu kağıda baka kalmışken ne
mi olur?
Güney Amerika'da yaşayan
İşini kaybetmiş yalnız bir adamın
birkaç ay evvel
canı kahve içmek istediği için
Anna ve Mr. Nobody …….
(bu kadar yeter)
Adam Güney Amerika’da değil de
başka bir memlekette yaşasa,
İşini kaybetmemiş olsa,
Canı kahve değil de soğuk bir şey
içmek istese,
Belki Anna ve Mr. Nobody ……
(mutlaka izleyin bence)
Filmin senaristi, cereyan eden
zincirleme reaksiyonu son derece gerçekçi bir üslupla anlatmış. Romantik
olanlarımızın bu durumu Kelebek Etkisi olarak tanımladıklarını biliyoruz.
Tabii ki lafı koronaya
bağlayacağım.
Aralık sonlarında dünyanın öbür
ucundaki balık pazarında olup bitenler bizimle ne kadar yakından alakalıymış anladık değil mi? Aynı saatlerde benim İstanbul’da,
bir başkasının İzmir’de, diğerlerinin İtalya’da, İran’da, Amerika’da, bizi
bekleyen #evdekal günlerinden habersiz yaptığımız planlar, programlar vardı. Söz gelimi geçen haftaya kadar hayatımın "normal" bir akışı vardı. Peki şimdiki akamayışına ne demeli? Neden uygulayamıyoruz o planları? Dünya artık hiç kimsenin her istediğini sorumsuzca yapabileceği kadar büyük bir gezegen değil de ondan.
Şu an pencerenin önünde yazıyorum
bunları. Sekiz gündür evdeyiz. Sonrası belirsiz. Cehalet virüsünün çoktan ele
geçirdiği azımsanamayacak bir grubun sokakta nasıl umursamazca dolaştığını
zaman zaman öfke zaman zaman acımayla izliyorum.
Bu da bizim gerçeğimiz.
Kabul edip çözüm çabalarına
kendimizce katkı sunmak zorundayız.
Moral bozmadan, sahip
olduklarımızı göz ardı etmeden, şükürle yola devam.
Benim kendimi en şanslı kabul
ettiğim konulardan biri birçok farklı insanla tanışma, arkadaşlık, komşuluk
etme, böylelikle zengin bir gözlem yapma şansına sahip olmamdır. Zira şu içinden geçtiğimiz sıra dışı günleri yaşayışımız bile farklı farklı olabilir.
Mesela memlekette kaçınızın Uruguaylı arkadaşı var? (Andreacığım 😚) İşte ben o azınlıktanım mesele. Kaç kişinin üst katında Suriyeli bir göçmen aile oturuyor? Yaaa… Onlarla tanış olduktan sonra ne çok fikrim değişti. Peki patrikhanede tanıdığı olan var mı? Yaaa… Gerçek bir evsizle selamlı sabahlı tanışıklığı olan? Ekseriyetle ön yargıyla yaklaşılan çarşaf giyen bir tanıdığı olan var mı? Onlardan biriyle konuşmuşluğu, sesini duymuşluğu olan? Ya trans birey tanıyan? Yaaaa demiştim portföyüm geniş diye... Peki şeyh, şıh tanıyan? Bir dergahta zikretmiş, ilahi söylemiş olan? Bu konularda zaten hepinizi tek geçerim. 😄 Ve ilave etmeden geçemeyeceğim, geçen sene bir de astronotla tanıştım, o kadar yani.
Mesela memlekette kaçınızın Uruguaylı arkadaşı var? (Andreacığım 😚) İşte ben o azınlıktanım mesele. Kaç kişinin üst katında Suriyeli bir göçmen aile oturuyor? Yaaa… Onlarla tanış olduktan sonra ne çok fikrim değişti. Peki patrikhanede tanıdığı olan var mı? Yaaa… Gerçek bir evsizle selamlı sabahlı tanışıklığı olan? Ekseriyetle ön yargıyla yaklaşılan çarşaf giyen bir tanıdığı olan var mı? Onlardan biriyle konuşmuşluğu, sesini duymuşluğu olan? Ya trans birey tanıyan? Yaaaa demiştim portföyüm geniş diye... Peki şeyh, şıh tanıyan? Bir dergahta zikretmiş, ilahi söylemiş olan? Bu konularda zaten hepinizi tek geçerim. 😄 Ve ilave etmeden geçemeyeceğim, geçen sene bir de astronotla tanıştım, o kadar yani.
Yine de bu insanların hiç
birinin neye inandığını zerre kadar umursamadım/umursamam. Fakat evde kalıp kalmıyor olmalarını fazlaca umursuyorum... Nazik olmak istiyorum. Maneviyatlarıyla ilgili
kutlamalarda eskiye nazaran biraz daha hassas davranmaya çalışıyorum. Dinlerin
bayramları, özel günler, geleneksel kutlamalar, kandiller… Bir insanın önemsediği, kutsalı kabul
ettiği, iyiliğe, birliğe, kardeşliğe vesile olan her bayramı/günü onunla
beraber ve tam bir aidiyetle kutlamak gerçekten mutlu ediyor artık beni. Geçmişte
yaşadıklarımın katkılarıyla geldiğim bu noktadan memnunum. Yarın ne düşünürüm
onu da bilmiyorum. Son güncelleme bu.
Durum böyleyken ve ben tam hah işte
burası çok güzel dediğim bir düşünce dünyası bulmuşken, elin balık pazarında
olanlara ne demeli peki? Bu tarz düşünceler sadece benim aklıma gelmiyor. Sosyal medyada görüyorum,
evdeki günlerini kendini ölçüp biçmekle, mizan kurmakla geçirenler çok fazla.
Bu da bence umut demek.
Çünkü zorla da olsa anladık ki, her birimiz bir
domino taşıymışız.
Birimiz yıkılmaya görsün, hepimiz
yıkılırmışız.
Bize lazım olanlar;
hala gereksiz yere sokakta
dolaşan,
hemşeriler,
meslektaşlar,
mezunlar derneği üyeleri,
din kardeşleri,
akrabalar,
komşular,
arkadaşlar
değil,
sorumluluk sahibi ve diğergam
olanlarmış.
Eldivensiz el ele tutuşabilecek
kadar insan olabilmek,
hayatı pencereden seyretmek zorunda kalmamak için
dönüşmeli, dönüştürmeliymişiz.
Bu sınavı atlatamazsak sana başka bir elbise giydirip tekrar yollar, huyunu biliyorum.
Becerelim ve insan olalım inşallah.
O zaman geri dönüp bakınca belki şöyle deriz "teşekkürler korona"
Sağlıkla
Sevgiyle