6 Mart 2016 Pazar

İsmi neydi acaba?

 
Tanımadığım bir beyefendiyi satın aldım; iki buçuk liraya!
 
Bu pazar Aykan'la Yaman geldiler. Yaman'a Balat'ı gezdirdik. Balat'ta gezip mezata rastlamamak mümkün mü? Değil. İşin aslı mezatlarla ben de bu kış tanıştım. Çok ilginç, çok etkileyici ve benim için bir o kadar da hüzünlü.
 
Sonuçta girdik bir tanesine...
 
Görevli salon kurallarını kısaca hatırlattıktan sonra satışlar başladı.
 
40'lı, 50'li, 60'lı yıllara ait fotoğraf albümleri satışa sunuldu ilk olarak. Aykan'la içimiz bir tuhaf oldu. Önümüzde oturan genç hanım 5 lira teklif verdi ve ilk albüm kendisinde kaldı. İkinci ve üçüncü albümler de aynı fiyata onda kaldı. Omuzuna dokunup bir tanesine bakmak için izin istedim.
 
Esmer, iri gözlü, saçları mizampli genç bir hanımla şık bir bey masa başında poz vermişler. 50'li yıllar. Nişanlı gibiler. Sayfaları çevirdikçe hayatlarını seyrettim. Beyefendi genç hanıma çiçek verdi. Dans ettiler... Sonra genç hanım gelinlik giydi. İmzalar atıldı. Evlendiler.  Şahitler... Davetliler... Bir sayfa daha çevirdim. Kilisedeler... Aaaaa dedim. Neden? Çünkü o fotoğrafa kadar hiç bir fark sezmemiştim. Aynıyız. Cidden aynıyız. Rum Ortodoks kilisesinde çekilen fotoğraflar... Merasim fotoğrafları bol bol... Minik nedimeler, çiçekler... İstanbul yani.
 
...
 
 
Bazı insanlar hiç tanımadıkları kişilere ait fotoğrafları sadece o dönemi tanımak için alıyorlarmış. Bazıları da giysi modeli almak için...
 
Şayet bir kere daha mezata gidersem, sadece tanımadığım insanların hatıralarını korumak için albüm almaya niyet ettim. Aynı anda Aykan bana döndü ve "Ölmeden evvel bütün fotoğraflarımızı yakalım." dedi.
 
 
 
 
Albümlerden sonra satıcı elindeki iki ahşap çerçeve için teklif istedi. Çok kaliteli, masif ve eski çerçevelerdi. Büyük olanında yaşlıca bir erkek fotoğrafı vardı. Albüme bakarken başlayan burnumun direğindeki sızlama henüz geçmemişti bile, hemen elimi kaldırdım. Bunun manası 5 tl demektir. İlgilenen olmadı ve iki çerçeve de bende kaldı. 5 tl. Meçhul bir adamın fotoğrafını alıp geldim eve...
 
Baktım... Baktım...
İyi ya da kötü biri olabilirdi. Doktor, öğretmen, maliye müfettişi, terzi, ...
Baba, kardeş, evlat, dayı, amca, ...
Ya ismi neydi acaba?
Ali Rıza? Müşfik? Vasilis? Artin?
 
 
 
Yapamadım.
 
Fotoğrafını çerçeveden çıkartıp, yırtıp atamadım. İki ekmek fiyatına almış olmaktan duyduğum mahcubiyet vardı zaten.
 
Babamın tesadüfen İstanbul'a gelmiş olan fotoğrafını diğer çerçeveye koydum. İki merhumu evimizin baş köşesine yerleştirdim.
 
Ne garip!
 
 
Ölümümüzden seneler sonra bir fotoğrafımız mezatta satılır mı acaba? Kaça gideriz? Kim alır? Ne yapar? Elbette o biz olmayız ama ya alanda yeşeren hisler? O hisler biz olabilir miyiz? Bugün hissettiğim hüzün, mutluluk, koruma duygusu isimsiz misafirimin kendisi olabilir mi?
 
Bilmiyorum.
 
Önünden geçerken çerçeveye bakıyorum. İsmini Teo koydum. Ne olur  ne olmaz diye. Öyle ya Teadoir de olabilir, Teoman da :))) Ruhu şad olsun.
 
Sevgiyle... 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder