26 Ocak 2016 Salı

Bir göz kırpması yetiyor mu anlaşmamıza?

Evden on ikide değil de on bir buçukta çıksaydım neler yaşardım?

Arastanın girişinde sol sokağa girmeyip, sağdan gitseydim beni ne bekliyordu?
Ezip geçecek bir taksi mi? Yere düşmüş, içi para dolu cüzdan mı?

Ya bir alt paralelden gitseydim? Neler görecektim?

Tam da ben sola döndüğümde sağ sokaktan kimler geçti? Senelerdir görmediğim bir arkadaşım? Üniversitedeyken çıktığım çocuk?

Her sabah, çok ama çok bilinmeyenli bir oyuna uyanmıyor muyuz aslında?

Sokağa çıktığımda bunlar gelir aklıma. Anasonlu aldığım taş fırının karşısında büyük bir kilise var. Bahçesi çınar ağaçlarıyla dolu. Çınarların dallarını, yapraklarını aklımda tutmaya çalışırım. Sincaplara denk gelirsem gördüm diye sevinirim.

Neden mi?

Kim garanti edebilir ki bir kere daha bu sokaktan geçebileceğimi? Bir kere daha "Üç liralık anasonlu lütfen" diyebileceğimi? Kim garanti edebilir o sincabı bir kere daha görüp gülebileceğimi? 

Kimse.

Her gün kat ettiğimiz bir yol vardır. Evden ofise, marketten dükkana, yurttan okula ya da neyse işte... Kaç ağaç var o yol üzerinde? Kaç bank? Oranın sakini kaç kedi var ya da kaç köpek? Dün kırık mıydı bu evin camı? Her zaman müzik sesi gelen şu balkon neden sessiz? Fark ediyor muyuz en yakınımızda neler olup bittiğini?

"Nolur abla yaaa bi ekmek parası" diye kolumuza yapışan dilenciyi sıkılarak fark ediyoruz. Ya parası olmadığı halde istemeyeceği için alışveriş sepetimize bir kaç saniyeliğine gözü değen birinin imrenen bakışlarını fark edebiliyor muyuz? "Pardon bu şimdi sizden düştü" diyerek cüzdanımızın el verdiği miktarı, onu incitmeden avucuna bırakabiliyor muyuz?  Cesaretimizi samimiyetimizden alabiliyor muyuz? Ve bir göz kırpması, bir tebessüm yetiyor mu anlaşmamıza?

Giymediğimiz bir çift botu verecek ihtiyaç sahibi bulamamaktan şikayet etmek yerine, buz gibi bir günde sırf insanların ayaklarına bakmak için sokağa çıkıyor muyuz?

Ucuz esnaf lokantalarının vitrinlerine yaslanan dilenciler hakkında "gel şu camı sil desen silmez" diye söylenirken, az ileride yemeklere baktığını belli etmemeye çalışan delikanlının varlığını fark edebiliyor muyuz?

Bazen insan olumsuzluklarla uğraşıp, onlara sayıp söveyim derken (iyi işler yapmak için belki de elindeki son fırsatın sermeyesi olan) zamanını acımadan harcıyor. Ne mutlu zamanı marjinal faydayı gözeterek kullanabilen; her gün tanımadığı bir gülüşe sebep olabilenlere...

Sevgiyle... :)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder