20 Ocak 2017 Cuma

İstanbul Bir Masaldı



Merhabalar,

Peşin peşin söyleyeyim, 
yazıyı okurken videoyu dinlemenizi tavsiye ederim.
Ne demek istediğimi en sonunda anlayacaksınız. 💛




Tramvay çanını çın çın çalar, yağmur şemsiyeme pıt pıt düşerken, 
turistler şakır şakır fotoğraf çeker, ben nefes nefese kalmışken girdim 
Kırmızı Kedi'nin kapısından. 

Kitabevinin kasasında görmeye alışkın olduğumuz zarif bayan ve diğer delikanlı 
-ki o da oldukça zariftir- 
'çın çın', 'pıt pıt' 'şakır şakır' konseptine uyumlu bir şekilde 
Yani? Yani 'harıl harıl' :))) çalışıyorlardı. 

Ve o... 

Kırmızı Kedi Kitabevinin 'siyah beyaz' kedisi merdivenlere kıvrılmış 
'mırıl mırıl' mırıldıyordu.

Orası neden huzurlu biliyor musunuz? 
Kitapları istediğiniz gibi inceleyebiliyorsunuz. 
Böyle nasıl anlatsam... 
"Atlı kovalama korkusu", "Buyurun nasıl yardımcı olabilirim" 
stresi olmayınca haliyle huzurlu buluyor insan.


Aradığım birkaç kitabı sordum. Buldular. 

Sonra;

Kasanın arkasındaki bölümden bir kitap durduk yere bana seslendi. 
Üstelik 'aramadığım'dı! 
Uzanıp aldım yerinden. 
Açtım. Rastgele birkaç çeyrek sayfa okudum.
Arka kapağa baktım. 
Attila İlhan demiş ki; "Nihayet roman gibi bir roman" 

Sonrasını biraz atlıyorum.

Şimdisi; 

"İstanbul Bir Masaldı" masamın üzerinde duruyor. :) 💖

İstanbul baş rolde.
Ve büyülü şehrimizin yaraları...
Azınlık diye bir kelimenin içine tıkıştırılmış insanlarımız.
Hayat!

Beni en çok etkileyen de, 
her sayfada en az iki cümlenin benim için yazıldığı hissine kapılmam. 
Eminim her okuyan -cümle sayıları farklı olsa da- benim gibi hissediyordur.

Her gün yavaş yavaş 'azınlık' olma yolunda ilerliyormuşuz gibi geliyor ya,
bilmem kitap o yüzden mi tesir etti bu kadar?
Yoksa güzelim Eylül'ü, eli sopalı, yakıp yıkan bir ayıpla kirletenlerin 
varisi gibi mi hissettim kendimi?

Bilmiyorum.









Okurken tebessüm ettiğim yerler var. Ağladıklarım daha çok.

Duygular bu kadar mı güzel anlatılır? Anlamamaya niyet etsen nafile.

Mario Levi'nin çok ilginç, kendine has katmanlı bir anlatımı var.
Versiyonlu cümleler kuruyor. Bir hikayeyi onlarca hikaye yapmanıza olanak sağlayacak şekilde yazıyor.

148. sayfadayım. Tamamı 804 sayfa :)



Unutmadan yazayım;

Kırmızı Kedi Tünel'in tam karşısında. 
Yani belki de 70. sayfada "Tünel'e yakın küçük bir dükkan açan Mozes" de 
girdi şimdilerde kitabevi olan bu dükkana, kim bilir o vakitlerde ne iken? 
Bir zamanlar... 


Burası İstiklal değil. Dönünce çektim. Balat.


Bugün sırf bu yüzden tekrar düşürdüm yolumu oraya. 
Tünelin hemen solunda Tünnelstop isminde bir kafe var. 
Duble çayıma bir cevizli kurabiyeyi yoldaş ettim.
Seyyan Hanımı dinleyerek hem de 😉

💜

Boşu boşuna gelmemek lazım dünyaya,
Sevmek, hissetmek lazım.

Sevgiyle...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder