4 Ocak 2017 Çarşamba

Beyaz Masa'ya teşekkürler :)



Artık birbirimizi ne kadar iyi anlıyoruz öyle değil mi?

Yani çoğu zaman...

Ortak acılarımız çoğaldıkça çoğaldı. -burada özellikle "çoğalıyor" demedim, sanki bir "dı" ile acıları geçmişte bırakabilirmişiz gibi ama olsun-

Hani bazılarımız "paylaşacak bir şey yok acıdan başka" diyorlar ya, patlamalar, saldırılar oldukça... Doğru aslında. 

Yine de ben bir karar verdim. Naçizane. 

Artık üzüntü veren hiç bir şey paylaşmayacağım. Sıkıntı. Dert. Tasa. Hiç birini paylaşmayacağım. Hepsinden yeteri miktarda var. Benim bu kararımla bir şey eksik kalmaz zaten. 

Sadece doğruluğundan emin olduğum, iyi, güzel, mutluluk verici her neye şahit olduysam onları yazacağım. 

Bugünkü gibi mesela :)

Öğleden sonra Eminönü'nden eve doğru yürüyordum. Tam otobüs duraklarının orada Ticaret Üniversitesinin önünde yerde taşın üzerinde yatan birini gördüm. Lacivert kumaş bir pantolon ve siyah bir kaban giymişti. Aslında kaban battaniye vazifesi görsün diye üzerine atılmıştı sanki. İnsanlar sağından solundan geçip duruyorlardı. Benim yaptığım gibi... 

Onlara sorma şansım olmadığı için fotoğraflarını çekmedim. 
Yukarıdaki, internette gördüğüm bir başka evsiz arkadaş.

Havaların şu sıralar nasıl gittiği malum...

Yüzü kapalıydı görmedim. Genç mi yaşlı mı? Esmer mi sarışın mı? Hatta canlı mı ölümü? Bunları düşünerek geçtim yanından. Sonra aklıma bu bir film olsa ve kalabalıktan biri "kalk yahu yürü sana bir çare bulalım" dese, bunu söyleyen kişiyi ne kadar takdir edeceğimi düşündüm. 

Kızdım kendime.

Bir sürü haklı sebep -bahane- sayıverdim içim rahat etsin diye.

Etmedi.

Sonra birden geçenlerde gördüğüm İstanbul Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masa ilanı geldi aklıma. Afişler görmüştüm. Sokaktaki vatandaşlarımıza sahip çıkıyoruz diyorlardı. Onlardan birini görürseniz Alo 153 hattını arayın yazıyordu. Hem yürüdüm hem telefonumdan bu bilgilere tekrardan göz atmaya başladım. 

Kadir Has Üniversitesinin önüne geldiğimde çimenlerin üzerindeki banklara baktım. Biraz dinlensem mi diye düşünürken ikinci arkadaşı gördüm. O ilkine nazaran biraz daha konforluydu, bankta uyuyordu. Üzerine kalın bir muşamba atılmış. Onun da yüzünü görmedim. 

Hemen 153'ü aradım e tabii bir kaç aktarmadan sonra ilgili servise bağlandım. Her iki kişinin de yerlerini tarif ettim. İsmimi telefonumu istediler. Teşekkür ettiler. Kapattık.

Düşüne düşüne yürümeye devam ettim. 

Yarım saat kadar sonra evin önünde çantamdan anahtarımı çıkartmaya uğraşırken telefonum çaldı. 

-  Zeynep Hanım?
-  Evet benim.
- Hanımefendi Ticaret Üniversitesi civarında bir ihbarınız olmuş biz oradayız, göremedik tam olarak tarif edebilir misiniz? Bu arada kişiyi bulduğumuz takdirde gelmek istemezse zorla götüremiyoruz bilginiz olsun.

Tarif ettim. kapattık.

Otuz saniye olmamıştı tekrar çaldı telefonum. Bu sefer farklı bir ses.

-  Zeynep Hanım?
-  Evet benim.
- Hanımefendi Kadir Has Üniversitesi civarında bir ihbarınız varmış. Şahsın yerini tarif edebilir misiniz? Bir de...
- Biliyorum sizinle gelmek istemezse zorla götüremezsiniz.
- Evet efendim.

Kapattık.

Eve girdim. Bir kaç saat geçmemişti ki telefonuma arka arkaya farklı ihbar kayıt numaralı aynı içerikli iki mesaj geldi. 


Tamam, sosyal ve antisosyal medyadan görüp işittiklerim sebebiyle sempati duyduğum belediye Ovacık Belediyesi olabilir ama Haliç kıyısındaki iki evsiz arkadaş için teşekkür etmem gereken sanırım İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Sezar'a bile hakkını vermek gerekirken Beyaz Masa'ya neden vermeyeyim ki? 

Sonuçta şu an ben bu satırları onları gördüğüm sahile bakarak yazıyorum. Tabi bir farkla, benim masam kalorifer peteğinin önünde. 


Çok fazla enini boyunu, öncesini sonrasını düşünmek istemiyorum. Bildiğim şu ki bu gece soğukta değiller. Çorbalarını içtiler. Doydular. Aynı şartlarda olan diğerleriyle beraber sıcak bir yataktalar.

Yani diyeceğim o ki, İstanbul'daysanız Alo 153 aklınızda bulunsun.

Sıcak geceleriniz, dumanı tüten çorbalarınız olsun.

Sevgiyle...
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder