19 Şubat 2016 Cuma

Bombalardan sonra ilk tebessüm "Hobbit House"

Pek çoğumuz gibi ben de sık sık kendimi ümitsizliğin kenarında buluyorum. Her bomba patladığında, şehit haberleri bültenlere her düştüğünde, ağaçlar her kesildiğinde, dereler doğadan terbiyesiz ve arsızca her çalındığında, birileri birilerini her aşağıladığında hissettiğim bu...
Yine de prensipte ümitsizliğe karşıyım. Tavsiye ederim.
 
&
 
Ne mi oldu?
 

Gür, Levent, Aykan ve ben dört arkadaş, güzel bir gün geçirdik.
Sonra?
Sonra evlerimize döndük. Haberleri merak ettik. Açtık cihazlarımızı.
Ankara. Bomba. 28 can.
Ertesi gün?
Diyarbakır. Lice. Şırnak. 8 can
Bir kez daha ümitsizlik çukurunun kıyısında buldum kendimi.

AMA...

Her seferinde olan şey yine oldu.
Güzel bir şey.
"Ümit var" diyen,
"basit"
"saf"
"temiz"
"iyi"
"güzel"
sıfatlarına sahip birileri çıkıverdi karşıma.
 
Biliyor musunuz, böyle büyük acıların ardından, yüzümdeki varlığını hayretle fark ettiğim bir ilk tebessümüm oluyor. Acım devam etmekteyken aniden beliren, gayri ihtiyarı bir tebessüm. Hayatın devam ediyor olması da bu sanırım.
 
&
 
Çok kısa anlatayım...
 
Bu akşam üzeri Ülkü'yle Hobbit House'un önünden geçerken biraz yavaşlayıp incelemeye karar vermiştik.




Ne olduysa o andan sonra oldu. Haydi dükkanı biraz kurcalayalım, ne var ne yok bakalım dedik.

Ben "doksandan gol" nedir duymuş, bir kaç kere de görmüştüm. Balıklama atlayışı da iyi bilirim. Bu iki bilgi birikimi sayesinde Ülkü'cüğümün Hobbit House'a girişini kısaca tarif edeyim; "doksandan balıklama" :)))



Sevgili arkadaşımı anlayamadığım bir sebeple yukarıdaki fotoğrafta sağdaki kırmızı sandalyenin altında yüzü koyun yatar görünce ne yapacağımı bilemedim. Titizdir ama yerlerin temiz olup olmadığını da bu şekilde kontrol etmezdi... Düşmenin tesiri ile kopan şangırtı, şungurtu, tangırtı, tungurtu, patırtı, kütürtü ve de gümbürtü eşliğinde mekanın üst katından iki, dışarıdan da biri yoldan geçmekte olan vatandaş, diğeri mekanın işletmecilerinden iki kişi yanımıza canhıraş koştular. 

Nasılsınız?

Bir şeyiniz yok ya?

Yardım edeyim.

Doktor çağıralım mı?

Durun kolunuza gireyim.


Hobbit House'un üç güzel insanı. Arkadaşımla öyle candan ilgilendiler ki anlatamam. 'Yaw ben de mi düşseydim ne' diye geçirdim içimden. İnanmazsanız gidin siz de doksandan balıklamayla kırmızı sandalyenin altına dalın. :)) Vallahi moralimiz düzelsin diye bizi üst kata çıkartıp ev yapımı organik ayva reçeli bile ikram ettiler. Var mı böyle bir şey? 



Etrafımıza bakınca anneannemizin, babaannemizin eski evlerinden birinde bulduk kendimizi. Düştüğümüzde öpen, öpünce acılarımızı dindiren insanları hatırlamak bile Ülkü'nün acıyan eline ayağına öpücük oldu.

Kahvelerimizi içtik. Üç güzel insan tanıdık. Hoş sohbet ettik. Organik mutfak olduklarını öğrendik. Kahvaltının istisnasız organik, çayın sınırsız olduğunu, mekanın ufak olması sebebiyle kahvaltı için rezervasyon yaptırmamız gerektiğini öğrendik.













Ve kendilerine dedik ki, "Mekanınız cidden çok güzel ama siz daha güzelsiniz" Bunu neden söylediğimi anlamak isterseniz yolunuzu Balat'a düşürün. Kitabı ve giysiyi satmayan, ikram eden bu insanları tanımanızı canı gönülden isterim. Hele ümitsizlik çukurunun kıyısındaysanız size ilaç gibi gelecekler, emin olun. Bana geldi. 


İhtiyacı olan ya da sadece beğenen, kapıdaki giysilerden alabiliyor.






Pisiler mutlu




Mahallenin çocukları mutlu


Sanırım artık bireysel çabalarımızla mutlu olmaya çalışmaktan başka çaremiz yok gibi. Ve bu yüzden bence mutlu olmanın en garanti yollu, mutlu etmek! Bu üç güzel insan bizi mutlu ettiler. Bakışları, sözleri ve tebessümleriyle... Mekanın fiziki yapısı ise onların bize sunduğu dostluğa çok hoş, çok güzel bir arka fondu...

































Ülkü'nün ayağı mı? 
Gece artan ağrıları sebebiyle Eyüp Devlet Hastanesi acil servis.
Röntgen.
"İncinme"
Eve dönüş.




Diyeceğim o ki, yarına dair üzerimize düşenleri yaparken, bugünün mutlu olma fırsatlarına karşı antenlerimizi her zamankinden daha fazla açık tutmalıyız. Çünkü olana bitene dayanabilmek ve ümidimizi kaybetmemek için güzel insanların var olduğunu görmeye ihtiyacımız var.





Sevgi ile :)











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder